Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

22 Kasım 2010 Pazartesi

"İyi ki doğdum!!!"



Benim karışıklıklarım meşhurdur:)
Kafam bazen allak bullak olur, içim sıkılır, yazarım da yazarım....
Bu aralar da böyle karman çorman oldum.

Dün doğumgünümdü, 29.yaşıma girdim.Ama kimseyi 29 olduğuma inandıramamanın verdiği çifte mutluluğu da es geçmiyorum tabii:)
Cumartesi günü arkadaşlarımla doğum günümü kutladık, üzerinde bana benzeyen bir bebeğin olduğu muhteşem bir pasta yaptırmışlar, gözlerim doldu, tüm sevdiklerimi birarada görmek beni çok duygulandırdı.

Sonra ertesi gün kutlamaların 2.ayağında yani esas doğum günümde, erkek arkadaşım doğum günüme gelemeyeceğini söyledi, işi nedeniyle bir önceki gece uykusuz kalmıştı, yorgun, hediyemi alamamış ve keyifsiz olduğunu söyledi.
Çok bozuldum, hayal kırıklığımı anlatamam, onun için tüm arkadaşlarımla bir gün önce plan yapıp, her şeyi onun çalışma saatlerine göre ayarlayıp bir de üstüne giyinip hazırlanmış olmam da cabası oldu.
Sinirlerim bozuldu, ve ben sinirlenince ağlarım :)

Ve ilk defa doğum günümde bir hırsla ağladım, geçmedi ağlamam.Bir de hassas günlerime yaklaştım ya eyvah eyvah susturabilene aşkolsun.
Ailesi de ona bu durumdan dolayı epey tepki göstermiş, gelemeyeceğini söylemesini çok yanlış bulmuşlar, aradı ben geliyorum yoldayım diye...
Yorgunluğunun farkındaydım da, keşke gelemeiyorum yerine başka bir şey söyleseydi,başka bir çözüm bulsaydık.
O saatten sonra onu görmek bile istemiyordum aslında ama neyse...
Gittim, on karış suratım, kırgınım, trip atmak değil bu, yüzüm gülemiyor ne yapayım.
Domuzluk değil yaptığım, ilgi bekleyen kırılgan bir çocuk gibiydim :(
Bu denli önemli bir günde arayıp ben gelmiyorum demek ne demek? İnsan hemen bir b planı yapar yorgunsa, tüm gün yatayım akşam buluşalım der ya da ne bileyim başka bir şey...etraf alışveriş merkezi dolu,hepsi pazar açık,etraf çiçekçi kaynıyor, ne bileyim, hediye mi sorun?Alma..gelmen yeter, birlikte olmak yeter.Bunu zaten söyledim.,ben hdiye beklemiyorum sakın dedim.
Sonra gönlümü almaya çalıştı, hayatta kendinin dahil, eski kız arkadaşları dahil kimsenin doğum gününü kutlamadığını söyledi bana.şaşırdım, ne bayram, ne doğum günü, ne yılbaşı hiç bir şeyi kutlamazmış...
benim onunla birlikte o günü geçirmek istemem garip geldi sanırım(?)
biraz vakit geçti,ben hala kötüydüm, cebinden bir kutu çıktı ki!

anlamadım önce "ne kutusu bu "dedim.
(benim böyle saf hallerim vardır, sanki yüzük kutusundan dinozor çıkacak!ne çıkabilir ful?)

içinde yüzük,
ardından....evlenme teklifi!!!!

Şaşırdım, afalladım, tamam bana son zamanlarda hep evlilik bahsini açıyordu da..henüz çok yeni bir ilişkimiz olduğu için bu bana biraz erken geldi, açık dükkan bulamadığı için evden annesinin sanırım böyle günler için sakladığı yüzüğünü alıp bunu teklif etmesi de ayrıca garip geldi, ama bu yüzük sadece sembolik dedi..benim niyetimi anlaman için sembolik bir şey.sadece sakla...takman için değil.hemen cevap vermek zorunda değilsin dedi.

Düşündüm biraz...aceleciliğinin sebebinin benim çok kırılmam, belki de geri çekilmem,kaybetme korkusu olabilir diye düşündüm,kısa bir sürede böyle bir karar vermek yanlış olur diye düşündüm. ne evet dedim ne de hayır.zaman dedim, düşünelim.
Mantık kefem hep ağır basar benim.
Onu çok seviyorum tamam, o da beni seviyor tamam, ama daha 6 ayı bile doldurmadan bu çok erken geldi bana.
Benim üstüme gelinirse hayatta, ben paniklerim, hep böyle oldu bugüne kadar.
Düşünürsek bu harika bir şey, yani sevdiğim adam bana evlenme teklif ediyor, ancak zamanlama yanlış.Yani biraz daha zaman geçseydi daha da büyülü olabilirdi her şey.

Öyle bir karıştım işte, daha yeni tanıyorum emin miyim, herşey ilerlemeye başladı, biraz duralım, zamana bırakalım diyorum içimden.
Öyle ani kararlar veren çılgının teki olamadım hiç, sağlamcıyım, ama bu da evlilik yani, pat diye de karar veremem ki.
Birdenbire 29 senelik hayatımı kapatıp yepyeni bir sayfa açmak için aklımda hiç bir soru işaretinin kalmaması gerek...

Dün onun daha sert, daha aksi halini gördüm,yorgunken nasıl davrandığını, tahammül sınırını gördüm. Ona da hak vermedim değil, benim sorunum b planı yerine pat diye gelemeyeceğim demesiydi.Benim ne kadar üzüleceğimi düşünmedi...

Ne kadar zor bir ilişkiyi yürütmek,eminim kriz anları, zor zamanlar çıkacak.Önemli olan bunları atlatmak.Ben dedim ki hala kırgınım bunu yadsıyamam ama seni affettim, bitti.
Geçtiğimiz aylardaki şu yazım aslında her şeyi anlatıyor...
Kırılıyorsun bitiyor ama onun izleri kalıyor.
Zamanla birbirimizin pek çok yönünü göreceğiz, erkeklerden özel günler hakkında bir şeyler beklemek konusunda hata ettiğimin de farkındayım ama benim kadar hassas ve düşünceli birine karşı daha hassas davranmak gerekir diye de düşünüyorum.O da bunu fark etti.
Ben bunu hak ediyorum çünkü...
Bakalım...

İşte böyle...

Değişik bir doğum günü geçirdim, sevgilim beni önce kırdı, üzdü, sonra evlenme teklif etti.
Kafamın içi arapsaçı, şöyle bir düşünmem, kendime gelmem lazım.
En yakın dostlar aranır, danışılır, onlar dinledikçe dertler azalır...
Dostlarım var iyi ki, hepsi bana yardım eder, aşarız birlikte, çünkü bu ara bu kafa karışıklığımı tek başıma aşmam biraz zor görünüyor.

Netice ben yeni doğdum,

Daha bir günlük bir bebeğim,

Hayat benim için yepyeni umutlarla dolu, her şeyin iyi olacağını düşünüyorum...

Sakince, yavaş yavaş, içimdeki sese ve kalbime kulak vererek.

İyi ki doğdum!

İyi ki nefes alıyorum!


Tanrım, sana şükürler olsun...

Tüm bu karışıklıkları aşmam için bana güç ver...



12 Kasım 2010 Cuma

"MUTLU BAYRAMLAR!"

Kırmızı rugan ayakkabılarımın, bayram sabahında giyilmek üzere başucumda durduğu günlere yeniden gitmek istiyorum...

Ruhunuzdaki çocuğu dışarı çıkartın bu bayram.
Korkmayın! Ne çocuk olmaktan, ne hayal kurmaktan, ne de gülümsemekten!

Kapıları çalıp ceplerimizi şekerlerle doldurduğumuz, mendillerin içinde harçlıklar aldığımız, büyük sofraların kurulduğu o bayramları yaşatmak bizim elimizde :)


Canım blog arkadaşlarım,
Hepinize sağlıklı, mutlu, eğlenceli, sıcacık bir bayram diliyorum.
Sevdikleriniz hep yanıbaşınızda olsun.

Sizleri çok seviyorum.


MUTLU BAYRAMLAR!

"Ata'ya Saygı"


Zonguldak’ta düzenlenen Atatürk’ü anma töreninde ayakkabı boyamayı bırakıp saygı duruşunda bulunurken Doğan Haber Ajansı (DHA) muhabiri tarafından çekilen fotoğrafı hurriyet.com.tr'de yayınlanan Aykut'a Valilik sahip çıktı. Geçen yıl liseyi bırakıp çalışmak zorunda kalan Aykut'un masrafları Valilik tarafından karşılanacak.

10 Kasım’da Zonguldak Valiliği önünde düzenlenen Atatürk’ü anma töreni sırasında, Valiliğin karşısındaki Liman Caddesi’nde ayakkabı boyayan Aykut Keskin, saatler 09.05’i gösterdiğinde çalan siren sesi ile birlikte ayağa kalkarak müşterisiyle saygı duruşunda bulundu. Atatürk’e duyulan saygının en çarpıcı örneklerinden birini oluşturan DHA’nın çektiği ve hurriyet.com.tr'de yayınlanan fotoğraf, aynı zamanda Aykut Keskin’in yaşadığı dramı da ortaya çıkardı. Roman bir ailenin oğlu olan Aykut Keskin’in annesi Bahriye’nin 1 yıl önce evi terk edip başka birisiyle evlendiği, bunun üzerine fiziksel engelli babası Satılmış Keskin’in de İstanbul’a gittiği öğrenildi.

Zihinsel engelli ağabeyi 18 yaşındaki İsmet Keskin ile dedesi ve babaannesinin 2 odalı evinde kalmaya başlayan Aykut Keskin’in, Zonguldak Endüstri Meslek Lisesi’ni geçen yıl 1’inci sınıfta okurken terk ederek boyacılık yapmaya başladığı ortaya çıktı. Ağabeyi ile aynı adı taşıyan Türkiye Taşkömrü Kurumu’ndan emekli dedesi İsmet Keskin’e boyacılık yaparak yardım eden Aykut Keskin’in dramının bugün gazetelerde yer alması, Zonguldak Valiliği’ni harekete geçirdi.

Vali Erdal Ata, makamına davet ettiği Aykut Keskin’i tören sırasındaki davranışı nedeniyle tebrik etti. Vali Yardımcısı Fethi Özdemir ve İl Milli Eğitim Müdürü Harun Girgin’in de bulunduğu görüşmede Vali Ata, “O günkü yaptığın hareket gerçekten takdir edilecek bir değer. Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk’e tabii ki bu ülkede yaşayan herkesin saygı duyması gerekir. Ama sizin o anda işinizi bırakıp o davranışı yapmanız, o saygı duruşunda bulunmanız, Türkiye’nin bir çok yerinde takdirle karşılandı. Ben de tebrik ediyorum. Biz de sizi okutmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz” dedi.

Vali Ata’nın, “Okumak istiyor musun?” diye sorduğu Aykut Keskin, “Okumak istiyorum. Ama iş olursa da çalışabilirim” derken, İl Milli Eğitim Müdürü Harun Girgin, Zonguldak Endüstri Meslek Lisesi Müdürü ile görüştüğünü ve okula geri dönmesinde yasal bir engel bulunmadığını söyledi. Bunun üzerine Vali Ata, “Tamam o zaman. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla, kılığı, kıyafeti, çantası, kitabı ne tür ihtiyaçları varsa karşılayalım. Her ay periyodik olarak da bir yardım yapalım” diyerek Vali Yardımcısı Fethi Özdemir’e talimat verdi.

Vali Ata, üniversiteye de devam ettiği takdirde Valilik olarak bütün masraflarını karşılayacakları sözünü verdiği Aykut Keskin’e, “Okuyacaksın, çalışacaksın, başarılı olacaksın” dedi. Aykut Keskin de kendisine gösterilen ilgi ve alaka nedeniyle Vali Ata’ya teşekkür etti.

Kaynak : http://www.hurriyet.com.tr/

11 Kasım 2010 Perşembe

"Küçük mutluluk dersleri vol 3"



Karışık olan kafam, daha iyi durumda,kararlarımı verdim,düşündüm,taşındım, içim çok daha rahat.
Hayatımda bu ara gelişmelerimin biraz hızlı yaşanması beni tedirgin etti,panik yarattı bende ama içime, yüreğime baktığımda her şeyi orada gördüm.
Karar verdiğim yolda ilerleyeceğim şimdi.İçim rahat, mutluyum, ama diyorum ya mutluluk yoldur sadece, şimdi mutluyum ama yarını ya da olumsuzlukları düşünüp mutluluğumu bozamam, tatlı bir heyecan var üzerimde.

Bugün "hayır"diyememekten bahsedeceğim.
Bazen başımıza ne geliyorsa "hayır" demeyi bilmemekten geliyor.
Oysa hepimizin "hayır" diyebilme özgürlüğü var.

Sırf hayır diyemediğimiz için katılmak zorunda olduğumuz sıkıcı arkadaş toplantıları, ortamını sevmediğimiz geziler, arkadaşımız kırılmasın diye üstümüze aldığımız ek görevler, yapmak zorunda kaldığımız işler, aman birileri yorulmasın aman birileri darılmasın diye hatır-gönül ilişkileri uğruna kabul edip de yorulduğunuz, üzüldüğünüz hatta bu yüzden kendinize ve ailenize zaman ayıramadığınız durumlar olmuştur şüphesiz.
Peki nasıl çıkacağız bu işin içinden?

Açık konuşuyorum eğer ki yıllardan beri hayır diyemeyen bir mizacınız varsa durumunuz oldukça zor görünüyor, çünkü insanlar sizin bu tavrınıza çok alışmıştır ama yine de bu hayat sizin, bu beden sizin, keskin kararlar alıp kendinizi değiştirmek için adım atmak da sizin elinizde, ben böyle melankoli denizine dalar dalar çıkarım demek de sizin elinizde.

Ufak alıştırmalarla başlayın işe, sevmediğiniz bir durum, eğer ki sizin işinizi ya da ilişkinizi etkilemeyecek boyuttaysa, yani örneğin o arkadaş toplantısına katılmazsanız işten atılmayacaksanız ya da herkes sizi mimleyip ertesi gün size laf etmeyecekse (!) kibarca, güzel ve uygun cümleler seçerek katılamayacağınıza dair bahanenizi dile getirebilirsiniz.


Bu zor değil inanın, hayır diyeceksiniz, gelemiyorum!

"-Neden gelemiyorsun?"

Bu sorudan ne kadar korkuyoruz değil mi:)


Etrafımda öyle insanlar var ki hayır diyemedikleri için başlarına gelmedik kalmıyor hatta kullanılıyorlar ama "böyle gelmiş böyle gider ne yapayım ben yüzüm yumuşak benim" diyerek labirentteki fare gibi dönüp dolaşıp aynı yere geliyorlar. Oysa o labirentten çıkış kapıları var, gizli geçitler var, dar sandığınız ama sonu çok ferah yollar, başka başka insanlar hayatlar var,ama siz hayır demeyerek hep aynı yolda gidip geliyorsunuz.


Hayır derken bir diğer önemli konu da karşınızdaki insana itiraz etmemek,kurulmuş bebek gibi ard arda baheneler sıralamamak, bu çok önceden zaten isteksiz olduğunuzu ve plan yaptığınızı ona hissettirerek ilişkinizdeki saygınızı düşürür, pek de hoş olmaz ama daha samimi, içten, gülümseyerek bahanenizi söylerseniz bu en az %50 işe yarar,tecrübeyle sabitttir.
Yeter ki karşınızdaki insan, sizin içten olduğunuzu kavrasın.
İletişimde içtenlik çok önemli biliyorsunuz.

Aynı şey günlük ilişkilerimizi için de geçerli. Eşimize, sevgilimize, en iyi arkadaşımıza çoğu zaman "hayır" diyemediğimiz için bazen kendimizin ne istediğini unutuyoruz.
Bu demek değil ki bencil yaşayalım, "hep bana hep bana" kesinlikle değil!
Sadece ne istediğinizin farkına varın, siz gerçekten eşinizle ilişkinizde nasıl bir insan olmak istiyorsunuz,eğer hayatınızın %50'sinden fazlası "hayır"diyemediğiniz için yaşadığınız stresle geçiyorsa, durup biraz düşünmelisiniz bence.
Durumunuzdan memnunsanız hiç sorun yok, ama arada bir "hayır"deyip bunun zevkini alın.
Göreceksiniz arada "hayır" diyebilmek çok iyi gelecek.


O zaman 3.kısa kuralımız da, gerektiği zamanlarda "hayır" diyebilmeyi öğrenmek.

Mutlu olabilmek için önce dünü ya da yarını düşünmeden anı yaşamak gerektiği bilgisini aldık, daha sonra kendimizi ve çevremizi olduğumuz gibi kabullenmenin bizi stresten bir parça olsun koruduğunu kavradık, şimdi de istemediğimiz durumlarda "hayır" diyebilme özgürlüğümüzün varlığından haberdar olmaya başlıyoruz.

Daha önce de yazdığım gibi, bu örnekleri hayatınızda uygulayabileceğiniz çok alan var,sadece okumayın, uygulayın!


10 Kasım 2010 Çarşamba

"Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü şükranla anıyoruz"


Bugün saat 9'u 5 geçe saygı duruşunda bulunurken , gözlerimden yaşlar süzüldü Ata'ma...

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK'ü vefatının 72.yılında saygıyla, şükranla ve özlemle anıyoruz.

Fedakarlıklarla kazanılan Cumhuriyetimize sahip çıkmak için, sadece süslü ve kalıplaşmış sözlerle Ulu Önderimize olan minnetimizi dile getirmenin yanında, Gençliğe Hitabeyi'de bu yazıya ekliyorum ki- Ata'mızın biz Türk Gençlerinden neler beklediğini bir kez daha hatırlayalım.

Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı!
İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!











ATATÜRK Hakkında, Dünya Liderleri ve Dünya Basınından:

Amerika

Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak
kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır. Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye' nin doğması, yeni Türkiye' nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli
bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk' ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye' de giriştiği derin ve geniş inkilaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini
daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.
John F. KENNEDY (A.B.D. Başkanı, 10 Kasım 1963)

Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.
Franklin D. ROOSEVELT (A.B.D. Başkanı, 10 Kasim 1963)

Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi.Kendisi, Türkiye' nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir
milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.
General Mc ARTHUR

Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine onun fikrince bütün Avrupa' nın en kıymetli ve en ziyade dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana
Avrupa' nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi.
Franklin D. ROOSEVELT A.B.D. Başkanı, 1928

Dünya sahnesinden tarihin en dikkatli, çekici adamlarından biri geçti.
Chicago Tribune

Savaş sonrası döneminin en yetenekli liderlerinden biri.
New York Times

İnsanı teslim alıcı fevkalade önderlik kuvveti vardır. O,tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir.
Gladys Baker(Gazeteci)


Almanya

O kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktatör değil, gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı.
Prof. Walter L. WRIHT Jr.


Atatürk Türkiye' yi tek düşman kalmaksızın bırakmıştır. Bu zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır.
Alman Volkischer Beobachter Gazetesi

Almanya, ATATÜRK' ün eserine ve mücadelesine hayrandır. Onda,tarihi eseri, özgürlüğü seven bütün milletler için bir sembol olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir.
Berlin, Alman Ajansı

Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini sağlamak isteyenler Atatürk' ün iman verici ve yön göstericiliğinden
örnek ve kuvvet alsınlar.
Profesör Herbert MELZIG(Tarihçi)

Kendisinin tarihi büyüklüğü, eseri olan yeni Türkiye' ye bakılarak bu günden ölçülebilir.
Çelik gibi azim ve gayreti, uzağı gören akıl ve hikmetle birleşmiş olan bu gerçek halk önderi ve devlet adamı; Anadolu dağlarının en uzak ve ıssız köşesindeki köylere bile başka bir ruh aşılamıştır.
Illustrierte Dergisi

O, kendi milleti ve beşeriyet alemi için beslediği muhabbetle,bir dahinin neler yarattığına dair, cihana fevkalade heyecanlı bir sahne seyrettirmektedir.
Herbert MELZIG

Fransa

İnsanlığın bütün belirtileri Onda kendini hemen gösteriyor.
Noelle Gazetesi

Eski Osmanlı İmparatorluğu bir hayal gibi ortadan silinirken, milli bir Türk Devleti'nin kuruluşu, bu çağın en şaşırtıcı başarılarından birisidir. Mustafa Kemal, yüce bir eser ortaya koymuştur. Atatürk' ün parlak başarısı bütün sömürgeler için bir örnek olmuştur.
Maurice BAUMANT(Profesör)

Çok büyük bir adamdı...bir siyasi dahiydi.
Excelsior Gazetesi

Dünyanın, çağdaş, en büyük kişilerinden biri.
Le Jour-Echo de Paris

Atatürk' ün yurt kurtarıcı olduğunu, milletlerin en vefalısı olan Türkler asla unutmayacaklardır.
Noell Roger Gazetesi

Karşımdaki bu büyük adamda, keşfettiğim bu büyük meçhulde maharet ve karakter o kadar iyi işlenmişti ki, sözlerinde hiçbir şüphe aranamazdı.
Claude Farrer (Yazar)

Bu günün Türkleri, yüzyıllar önce Avrupa' yı titreten canlı millet durumuna erişmiştir. Ve bu aksam O büyük ulunun başında bekleyen Türkiye, güçlü ve dipdiri Türkiye' dir.
Pierre Dominique(Gazeteci)

Asırları asan adam !..
Fransa, Paris Basını

Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacaktır.
Albert LEBRUN(Fransız Cumhurbaşkanı)

Mevcut rütbelerin hepsini kaldırdığı bir memlekette, bu adam,bütün rütbeleri, kazanmıştır. O memlekete, bulabilecek en şerefli isim Ona verilmiştir.
Mercel Sauvage(Gazeteci)

Bu, insanlığa denenmiş bir felsefe örneği olarak sunulabilir. Atatürk yüz yıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı.
Gerrad Tongas(Yazar)

Atatürk öldü. Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet adamları; O' nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş felaketinin içine sürüklemişlerdir.
SANERWIN Gazetesi

Atatürk, bir milleti, birkaç yılda asrileştirmek mucizesini
göstermiştir.
Paris-Le Temps

Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması' nın imzalanması nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının
Mecliste verdiği cevap: Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman
Mustafa Kemal ve O' nun tüm askerleri burada olsalardı teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum. (1921)
Fransız Başbakanı BRIAND

Sırasıyla ihtilalci ve asi, sonradan muzaffer bir kumandan
olan "Türklerin babası" Yeni Türkiye' yi yarattı, sultanları
kovdu, kadınlara hürriyet verdi fesi kaldırdı, ülkesinde
radikal bir inkilap yaptı.
Paris-Soir' den

Denilebilir ki onsuz, İslam alemi yolunu bulabilmek için elli yıl daha bekleyecekti.
Berthe Georges-Gaulis

O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için, Ona çok uzaklardan bakmak gerekir.
Claude FARRER / Fransız Edibi

Türkiye tarihi, bugün her zamandan çok Batı ve Avrupa tarihinden ayrılmaz bir haldedir. Ve Atatürk' ün bu yöndeki gayretleri sonuçsuz kalmamıştır. Memleketlerimiz arasındaki yüzyılları aşan dostluk, bu gelişmenin temel öğelerinden biridir.
Charles De GAULLE

Kemal Atatürk' ün karakterinin bir cephesini göstermek itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu. Birdenbire durdu: Görüyorsunuz ya, dedi: birçok zaferler kazandım. Fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında
ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum.Cesaret ve zekasından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle bir Şef' in, yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi? George BENNES(Vu Gazetesi-1938)

Devrin yüksek şahsiyetleri kitaplarda, konferanslarda Türkiye' nin asla değişmeyeceğini ve değişmeden öleceğini ilan etmişlerdi. Halbuki ölmeden değişti. Hem de kökünden ve baştan
aşağı değişti. İnançlar, gelenekler, yöntemler yıkıldı. Son döküntülerini de yabancı zırhlıları ve kapitülasyonlar gibi memleketten sürüp attılar. Türkiye, ruhunu değiştirmişti.
Tamamen ve tasavvur edilmesi mümkün olduğu kadar.
Raymond CARTIER(Le Nouvelliste Gazetesi)

İngiltere

Savaş sonrasının en ileri gelen devlet adamlarından biri.
Kendi başına bir klas oluşturuyordu ve hemen her açıdan tekti.
The Fortnightly, Londra

Avrupa, savaştan sonra belirmiş az sayıdaki yapıcı devlet adamlarından birini kaybetti.
Spectator

Çağımızda hiçbir isim Atatürk' ün adı kadar büyük saygı yaratmamıştır.
Observer

İngiltere önce, cesur ve asil bir düşman, sonra da sadık bir dost olarak tanıdığı büyük adamı selamlamaktadır.
Sunday Times

O, benzeri olmayan bir devlet adamı idi. Diktatörlerin tahammül edemediği serbest bir nizamla, başaramadığı ve başaramayacağı işler yapmıştır. Tarihte böyle adamlar devirlerine kendi adlarını vermişlerdir.
Word Price

O, Türkiye' nin önceki kuşaklarından hiçbirine nasip olmayanözgürlük ve güven dolu bir hayat sağladı. Başarıları, Türkiye' nin Avrupa devleti olmasını sağladı, yakın doğunun tarihini değiştirdi.
Times Gazetesi

Savaş Türkiye' yi kurtaran, Savaştan sonra da Türk Milletini yeniden dirilten Atatürk' ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın O' nun ardından
döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye'nin Ata' sına değer bir görünümden başka bir şey değildir.(1938)
Winston CHURCHILL İngiltere Başbakanı

Atatürk, Türk Milleti'nin ruhunda Türk Bayrağı gibi dalgalanan
bir baştı.
Daily Telegraph

Cumhuriyet Türkiye' sinin Devlet Başkanı Kemal Atatürk, diğer önderlerde görmeye alışmadığımız şu değerli nitelikleri kişiliğinde toplamış bulunuyor: alçak gönüllülük, yeterlik ve
başarı.
The Truth Dergisi

O genç ve dahi Türk Şefi'nin o esnada Çanakkale de bulunması,müttefikler bakımından tarihin en acı darbelerinden biridir.
Alan Moorehead (Yazar)

Atatürk, eskimiş bilimlerle boş yere kafasını yormamış olduğundan daha taze ve cesur düşünen bir önderdir. Kendisi için, bugünkü Avrupa' nın en güçlü Devlet Adamıdır diyebileceğimiz Atatürk, hiç şüphesiz devlet adamlarının en cesur ve orijinalidir.
Herbert Sideabotham (Yazar)

9 Kasım 2010 Salı

"sakin"


Kimbra : "Plain Gold Ring"(Live at Sing Sing Studios versiyonu) itinayla dinlenir,

Onu dinlerken ruhum da dinlenir,

"Sakinliğim, peşinden huzuru da sürükler..."



8 Kasım 2010 Pazartesi

"Küçük mutluluk dersleri vol 2"




Burada mutluluk adına ahkam kesiyor gibiyim, şöyle yapın böyle yapın...
Aslında net kısa öneriler sadece, ötesi beni aşıyor. Sanıyor musunuz ki ben çok iyiyim.
Şu ara hayatımda öyle bir durum var ki ne yapacağımı şaşırdım, alışık olmadığım durumlar, bir yanda sevgim geleceğim bir yanda acabalarım, ailem. Ne düşüneceğimi bilemez bir durumdayım.
Bana yol gösterecek şöyle bir bilgeye ihtiyacım var, ben anlatayım o dinlesin, dinledikçe şekillensin kafasında pek çok şey ve bana yardım etsin...
Dün birilerinden duydum diyordu ki hayal ettiklerimizle yaşadıklarımızın birbirinden ne kadar farklı değil mi?
Aynen öyle.
Mutlu muyum?
Evet diyebilirim şu an ama yarın hayır da diyebilirim, ya da tam tersi.Çünkü bunların hepsi anlık olaylar.Evet şu an kaygılıyım ama 10 dk. sonra mutlu olabilirim.sonsuza dek mutluluk yalnız masallarda biliyorsunuz :)
Durum böyleyken bu oyunlarla ayakta ve dik kalmaya çalışıyorum hepsi bu, arabesk söylemle hayat zaten yeterince zalim değil mi? İşte bu ufak desteklerle çökmüyoruz, sürünmüyoruz,umuda biraz daha yakınız hepsi bu.
Gelelim daha genel önerilere,

Mutlu olmanın diğer bir anahtarı da kendinizi olduğunuz gibi kabullenmekten geçiyor.

Fiziksel özellikleriniz, karakteriniz, eğitiminiz, yaşadığınız yer, işiniz, aileniz...

Siz bunların bütünüsünüz. Evet, daha iyi bir iş istiyor olabilirsiniz, ailenizi seçme şansınız da olmadı muhakkak, maddi durumunuz, mevkiiniz ya da sahip olduklarınız bol miktarda şans biraz da alınteri nihayetinde...

Kendinize ait olan her şeyi düzeltmek, düzenlemek, değiştirmek güzeldir kuşkusuz ama başkalarına bakıp onların sahip olduklarını kıskanmak, bunu sürekli hale getirmek, o aldı ben alamadım, o şanslı ben değilim diye sürekli hayıflanarak başkalarını takip etmek kendi yolunuzu kaybetmenize neden olur.

Bir başka değişle sürekli komşunuz bahçesine ne ekiyor diye bakarsanız, bunun size getirisi sadece boyun ağrısı olacaktır, üstelik o ilgiyi ve merakı komşunuz yerine kendi bahçenize göstermiş olsanız belki de en az onun kadar güzel bir bahçeye sahip olabilirsiniz.

Bir köşede oturup düşüneceğinize, hayat karmaşık, adil değil, her şey berbat diye daha da dibe düşeceğinize ben buyum böyle de mutluyum diyerek kendinizi "değiştirebileceğiniz" alanlarda istediğiniz kadar geliştirebilirsiniz.Yeter ki kısır döngüden sıyrılıp kendinizi sevin.

Kendinizi seviyorsunuz ama etrafınızdaki insanlar sizi çıldırtıyor da olabilir, onlara tahammül etmek zordur, ömrünüzü tüketiyor olabilirler. Bazı insanların enerji emdiklerine ben de katılıyorum.Bu durumda yapmamız gereken o insanları da olduğu gibi kabul etmek.Kötü karakterli ve kötü düşünceli bir insandan ne bekleyebilirsiniz ki? İyilik mi bekliyorsunuz ki her seferinde mutsuz oluyorsunuz yine mi ben diyorsunuz? Kıskanç bir sevgiliden ne beklersiniz peki? Anlayış biraz belki evet ama olmuyorsa o böyle diyeceksiniz. Katı bir baba, sizce değişir mi? Nabzına göre şerbet vermeyi deneyin ama sakın abartmadan,kişiliğinizden şaşmadan.Sadece kendinizi mutsuz etmemek adına çok fazla dertlenmeden, isyan etmeden, onların karakterlerinden beklediğiniz durumlar karşısında üzüntü duymayın,kendinizde asla suç aramayın.

Söyler misiniz bana, hayatta bugüne kadar değiştirilebilen bir insan gördünüz mü?

Siz saçını süpürge de etseniz, yıllarca uğraşsanız da bazı insanlar asla değişmez, o halde dediğim gibi onları da oldukları gibi kabullenin ve mümkün olduğundca size rahatsızlık veren insanlardan uzak durmaya çalışın.Eğer etrafınız sadece onlarla doluysa- misal benim işyerim, mesafe koymayı, bir kaç duvar inşaa etmeyi deneyin aranıza. Daha kısa cümleler, daha az sohbetler, sizi daha sakinleştireceği gibi aynı zamanda da kafanızı dinlemenizi sağlayacaktır. Ender de olsa karşınızdaki insan size "ben bir şey mi yaptım ne oldu " diyebilir, eğer derse sakın "hayır" demeyin, uygun bir uslupla rahatsızlığınız dile getirin.
Şahsen, bir sürü dalkavuğun arasında kalmaktansa tek başıma sakince çalışır, 2-3 kişiyle konuşmayı tercih ederim.

Bu insanlardan uzak kalmak, onların yaydığı kötü enerjilerden de uzak kalmanızı sağlayacak inanın bana.
Bazen içinden çıkılmaz gibi görünen durumlar olsa bile, önyargılarınızı ve olumsuz eleştitilerinizi bir kenara bırakın ve izleyin olan biteni. Değiştirmeye çalışmayın, çünkü değişmezler...Ne durumlar ne de insanlar.Bu yüzden siz değiştirmek için uğraştığınızda sadece yorulursunuz,değiştirmek için beklediğinizde sadece hayal kırıklığına uğrarsınız.
O nedenle bırakın oldukları gibi kalsınlar.

Bugün, 2.kısa mutluluk kuralımız,

Kendinizi ve içinde bulunduğunuz ortamı olduğu gibi kabullenmek.

Dün anı yaşamaya karar verdik bugün de kendimizi ve çevremizi olduğu gibi kabul etmeyi denemeye başladık. Sadece okumakla kalmayın uygulayın da.

Biraz umuda ve doğrulmaya ihtiyacım(ız) var.



"Küçük mutluluk dersleri vol 1"


Bu aralar hayatımda köklü değişiklikler olacak gibi, sanki bir sayfayı kapatıp diğerini açmaya yakınmışım gibi, çok hızlı, biraz alıştığımdan farklı, karar verme sürecinde işin başa düştüğü bir dönemdeyim,
Yazılarım eskisi kadar sık değil farkındayım, çünkü pek çok şeyi çözümledim artık hayatımda.
Gereksiz tartışmalara girmiyor, değerli görmediğim insanlar için mücadele vermiyorum.
Yazmaya vakit ayıramıyorum, daha doğrusu paylaşma konusunda isteksiz bir dönemdeyim, sebebini de bilemiyorum.Yazdıklarım da sanki kendimi tekrar ediyor gibi geliyor bana...

Bu yüzden bir süre her gün basit mutluluk formüllerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çok basit bir kaç satırlık öneriler..hepsi bu.

Düşündünüz mü çocuklar neden mutludur? Çünkü anı yaşarlar. Onlar oyun oynarken 1 saat sonra eve gidip yapacakları ödevi düşünmezler, oysa biz hep bir saat sonrasını, yarını, öbür günleri düşünerek, sorumluluklarıızı her an kendimize hatırlatarak zamanımızı geçiririz.

Şimdi diyeceksiniz ki bir çocuğun ne kadar sorumluluğu var ki?Evi geçindiren benim tabii ki yarını düşünmek zorundayım.

İşte bu savunma sistemi de zaten "benim sorumluluklarım ve yetişmem gereken yerler var"cümlesini beynimize ne kadar yerleştirdiğimizin göstergesi.

Kendinizi anı yaşamaya alıştırmaya çalışın, önce o anın tadını çıkarın ardından sorumluluklarınızı düşünün ve planlayın, her güzel anın bedeli ama yarın da bu var, öbür gün de şunu yapmalıyım olmasın.
Bu tatildeyken tatili yaşamak gibi! 1 hafta sonra iş var eyvah ben ne yapacağım bu da bitecek diyerek tatili kendinize zehir etmek gibi...
Başlangıçta bende bunu uygulamakta çok zorlandım ama inanın zamanla başarıyorsunuz!

Daha sakin ve mutlu olabilmek adına birinci ve en bilinen aynı zamanda da en etkili kuralımız,

Anı yaşamak.
Eğer mutlu olmak istiyorsanız içinde bulunduğunuz anı yaşamalısınız.

2 Kasım 2010 Salı

"kibir"




"Kibir, kendinden habersizliktir!
Tıpkı güneşten haberi olmayışı gibi buzun..."
Mevlâna


Kibir denilen illetin insanın ruhunu nasıl kemirdiğini ve onu adeta esir aldığını gözlemliyorum.
Bir yakınım var, öyle ki kibirden burnu bulutlara değiyor!
İki saatliğine çay içmeye gidiyorsunuz, çay zehir oluyor, tadınız kaçıyor, benim burada ne işim var diyorsunuz.
Bir insan sürekli kendisini,çocuğunu,eşini över mi?
Kibirlisiniz, övünmeyi, böbürlenmeyi seviyorsunuz, bir tek sizin etrafınızda dönüyor dünya,bunu anladık ama bir yere kadardır canım, 2 saat boyunca hiç susmadan, karşısındakini dinlemeden anlatır da anlatır mı insan?
İçinize baygınlıklar gelir, kaçmak istersiniz ama bazen görüşmek durumunda kaldığınız bu korkunç insanlarla aynı havayı solumak bile zor gelir işte.
Nelerden bahseder, ay kaşım, gözüm, boyum posum gibi düşünmeyin,
Mesela, onun kızı hangi okulda okursa en iyi okul odur, diğerleri berbattır,lafı bile edilmez, öyle Amerikan kolejleri, Fransız liseleri bile yanında kültürsüz kalır o derece..
Ben kolejde okumuşumdur ama onun kızını çocukluğumdan beri benimle kıyaslamışlardır, yok şöyle lisanı yok böyle lisanı..Ben tercüme dahi yapabiliyorum, bundan para kazanabiliyorum, ama tek kelime ağzımı açıp da ben tercüme seviyesinde lisan biliyorum demedim, onlar sanki doğma büyüme ingiliz gibi davrandılar kızlarına, komediden öteye gitmedi gözümde.
O hangi kurumda çalışırsa en iyi kurum odur,en iyi çalışma imkanı oradadır,diğerlerini anlatırsınız o dinlemez bile!Size saatlerce iş yerini anlatır, patronlarını, masasını, düzenini, mesailerini, işlerini,yemeklerini...
O hangi semtte oturursa orası elit diğerleri gecekondu bölgesidir, evi sizinkinden 15 sene daha eskidir ama laf söyletmez, bizim evimiz gibisi yok, biz pencereden bakıyoruz 18.kattan sizin eviniz bit gibi görünüyor der!
Kendince biz 20 katlı binada oturuyoruz siz 7. katta kaldınız çok ufak sizin eviniz diye dalga geçerken, siz içinizden onun 18.kattan görünen bir evin ne kadar büyük görünebileceğini hesaplayamayacak kadar beyinsiz ama bir o kadar da bunu kabullenmeyecek kadar kibirli oluşuna tahammül edemezsiniz, dudaklarınızı ısırır, derin nefesler alırsınız.
O neyi dinlerse o kalitelidir, geri kalan diğerleri avamdır, yeniliklere açık değildir zaten bu tip insanlar bilyorsunuz, A noktasından B noktasına giderler sürekli..ve hayatta bir de C noktası vardır onlar için, tabii siz C noktasındasınızdır,kast sistemine göre parya sınıfı :))
O hangi arabaya binerse o araba iyi geride kalan arabalar at arabasıdır. Sizin arabanız eskidir, yenisini alamıyorsunuzdur, o yenisini alır, ama buna rağmen biraz susar insan değil mi?
Size 3 saat arabasından bahseder,aman topuğuna dikkat et binerken çizme der! Susmadan özelliklerini anlatır, ağzından salyalar akar, senin eski bir araban vardır,durumun imkanın yeterli gelmemiştir, biliyordur ki değiştirmeyi çok istiyorsun ama yapamıyorsundur..ama umurunda değildir, anlatır da anlatır,bu seninki gibi değil der, kırmızısını över, boyasını 50 kez cilalar, çocuğa anlatır gibi düğmeleriyle oynar bak bu düğme şöyle bu düğme böyle! Sanki karşısında dağlı vardır! Velev ki cahil biri olsanız da insansınızdır ama o sizi ezer,küçük düşürür.
Diğer her şeyi yerden yere vurur, en iyi marka otomobilleri bile aşağılar, hatta abartıp en iyi markalara bile pöhhhh der. Siz dan kek reklamındaki abartan karakteri dinleyen kadın görüntüsüne bürünüp "yok artık!!"dersiniz.
Malı kıymetlidir, cebi doludur hem de öyle böyle değil parasının hesabını bilmez ama size bir çay ısmarlamak zorunda kaldığında bahane uydurup ortamdan kaçacak kadar da cesaretsizdir.
üstelik bunun bahanesi de buranın çayı berbattır olur :))
İnsanlarla dalga geçer, kendi kanından olanlarla bile…
Saçlarına, makyajlarına, arabalarına, evlerine..sürekli kıyaslar her şeyi, kendisininkini üstün tutup karşısındakini böcek gibi ezer, iftiralar atar, kıskançlık krizlerini gizlemek için yapmadığı sözcük oyunu kalmaz...
Daha anlatırım ama sadece genel bir özet geçmek en iyisi sanırım :)Yosa siz de benim abarttığımı düşünebilirsiniz ama şunu bilmenizi isterim ki fazlası var eksiği yok.
Ne kadar olumsuz yön varsa birikiyor işte bazılarında,
Hayat ne gariptir ki böyle insanlarla karşılaşmak zorunda kalıyorsunuz, karşılaşmak bir kenara bazen görüşmek durumundasınız da.
Benim yaşam felsefemi biliyorsunuz artık, azıcık aşım kaygısız başım, ailem, dostlarım, hayat arkadaşım , ileride olursa çocuklarımdan ibarettir hayat.
Gezerim görürüm, tanırım, kaynaşırım, konuk olurum, çoğalırım, değişirim, yardım ederim, değiştiririm.
Eskiden ful, bu insanlara sinir olur kendi kendini yerdi, hadlerini bildirmek laf sokmak için uğraşırdı.Şimdi sakinim biliyorsunuz, gülümsüyorum ve acıyorum :))
Bu bataktan çıkmaları için dua etmeli belki de,
kibir mi..aman uzak dursun...
siz de uzak durun bu insanlardan..yalnızlığı hak ediyorlar.




EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!