Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

9 Temmuz 2010 Cuma

"Yolculuk vakti"






Kolumdan saatimi, cebimden telefonumu, kucağımdan bilgisayarımı kaldırıp atıyorum.

Hazırlıklarımı tamamlamaya uğraşıyorum,

Sadece bedenimi değil, zihnimi ve ruhumu da dinlendirmek için gidiyorum...

Dilerim tatil boyunca da, sonrasında da hep güneş içinde aydınlık,sağlıklı ve güleryüzlü olurum.

Herkese eğlenceli ve mutlu tatiller!





5 Temmuz 2010 Pazartesi

"sorular"

Uyarı : Bu yazı bol miktarda soru işareti, eser miktarda soru eki içermektedir.
Hayatla ilgili kafası karışık olanların yazıyı "Pearl Jam -World Wide Suicide"eşliğinde okumaları tavsiye edilir :)


"İnsanlar, dünya düşmüş üstlerine kıpırdayamıyorlar...denemiyorlar bile!"
Bu sözler bir şarkının içinde geçer, o şarkı da tam hayatın ortasından geçer, hayatın ortası ise nereye denk gelir işte onu bilemiyorum...
Kuşku var, umut var ama inanç o kadar derinde ki erişilemiyor.
Bir kıvılcıma ihtiyaç vardır belki de, onu ateşlemeye ihtiyaç vardır, herkesin inancını, hayatını sorguladığı dönemler olmuştur elbet. Yaşama sevincini yeniden kazanabilmek için sıyrılmak zorunda olduğumuz kuşkulardan doğan..sürekli içimizde konuşup duran gevezeleri kaynak alan..
"Bile bile rotayı olmayacak yönlere çevirirsem gemim er ya da geç bir yerlere çarpmayacak mı? Nedir peki doğru rota?"diye kendime sorduran.
Çocukken hayatın bu kadar zor olabileceğini aklımın ucundan geçirmezdim, 18 yaşıma girersem her şey düzelecek sanardım..yok ben şimdiki çocuklardan bahsetmiyorum, kendi çocukluğumdan bahsediyorum size. ben çocukken çocuktum!
şimdi çocuklar çocuk değil, erken olgunlaşmış bedenleri, her şeyi bilen zihinleri var.oysa ben berjer koltukta kendimi uzay mekiğini kullanan kaptan pilot gibi hissedebiliyor, kolçaktaki görünmeyen renkli düğmelere basarak uzay mekiğimi ay'a gönderebiliyordum..bu hayalimi şimdikilere söylesem aptal bir çocukmuşsun sen derler bana, ama ben aptal değildim sadece çocuktum...
Hala çocuğum aslında, bu kadar kırılgan olmaz yetişkinler. Biraz sağlam durur, kaya gibi.öyle her şeye takılmaz, inat etmez fazla, bir yerde durmasını bilir, çekilir.Ben ne yapıyorum? Ne yaptığımı bilmiyorum ki öylece savruluyorum, aptal umutlar uğruna bir ordayım bir hayal dünyasında..
tatilde de hayal dünyasında olmak istiyorum, hatta mümkünse bir elektrik süpürgesinin tozları yuttuğu gibi benim de zihnimdeki tüm kuruntularımı yutsa tatil,deniz,huzur..
huzur=zenginlik..dünyada elle tutulamayan, gözle görülemeyen,paranın satın alamadığı (artık alabiliyor galiba..)herkesin yanına kolay kolay uğramayan kavram!
Huzura tutunsam, dolaşsak biraz, şehrin üzerinden uçsak, beni gezdirse,dinlese, cevaplasa, algılarım açılsa. yere indiğimde afallamasam, her şeye umutla devam etsem kaldığım yerden..Kurabiye ve çay ikilisinin basitliğinden keyif alan başka insanlar tanısam, hırsları olmayan, karşısındakini kırmayan, incelemeyen, bencil olmayan,sahiplenen insanlar! Bunun için hayal dünyamda yaşamaya devam mı etmeliyim? Tüm bu soruları kim yanıtlayacak? Ben mi ?
Alice'deki tavşan gibi sürekli geç kaldım demenin, hep bir yerlere yetişmenin yorgunluğu ve dalgınlığı var üzerimde. Bekleyenim var bundan hoşnut olmalıyım aslında!öyle mi, olmalı mıyım?insan dediğin yetinmeli mi, daha fazlasını mı istemeli ?...ah benim yanımdan ayırmadığım kocaman yıpranmış pembe gözlüklerim! her şeye rağmen sizi seviyorum demek geldi içinden,demeli miyim?
soruları bir yana bıraksam, yok yok bırakmasam..cevapları sorular olmadan alamam ki...
umutlu muyum ? biraz evet, biraz temkinli. o halde birazcık da olsa evet varsa cümlemde, doğrulup devam etmeliyim. aldığım onca karar var, hepsini uygulamalıyım önce!(mi demeliyim?) Sanırım 30 yaşına yaklaşan ve hayatta henüz hiç bir isteğini gerçekleştirememiş, kendisini rutinin içinde kaybolup yitecekmiş gibi hisseden tek ben değilim.
Bakıyorsunuz zaman hızla akıyor, herkes bu hıza ayak uydurmuş son sürat gidiyor..Sizin istekleriniz uzakta, taa karşı kıyıda, onların yanına gidebilmek için bir salınız olması lazım. Etrafınızdaki kimilerinin teknesi var kimilerinin katamaranı! siz sal için bile uğraşıp didiniyorsunuz, alamıyorsunuz, peki kendim yapayım diyorsunuz! Sanıyorsunuz ki herkes hayatı yakaladı,isteklerini gerçekleştirdi, maddi imkanları iyi, özgürlüğünü kazanmış, aile kurmuş, işleri tıkırında,mevkileri iyi..sizin görünüşte ve eğitim adına fazlanız var ama şansınız yok gibi görünüyor, bu da sizi sal yapmak yerine isteklerinize karşı kıyıdan bakıp iç geçirmeye itiyor...
Aslında gerçekten onlar gibi mi yaşamak istiyorsunuz ?bir de bu soru var kaya gibi ağır...peki onlar gibi değilse nasıl?Bir karar vermelisin artık, tik tak tik tak...
Sahi yalnız değilim değil mi?Siz de böyle duygular yaşadınız mı?
Zaman ilerledikçe, yetiştiremeyeceğim, başaramayacağım, olmayacak dediniz mi?
Oysa ben hayat sürprizlerle doludur sözünü çok severim, ne zamandır bana sürprizli yanını göstermese de o günler yakındır diye geçirmekteyim içimden..(yıpransa da hala tedavülde olan pembe gözlüklerim)
Karşı kıyıdaki isteklerime bakıp ağlamak istemiyorum, belki bir piyango çıkar ve oradan bir tekne kazanırım, sadece karşı kıyıdaki isteklerimi değil tüm kıyıları dolaşırım...
Yalnız olmadığımı bilmek istiyorum sadece...


EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!