Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

29 Nisan 2010 Perşembe

"akış"


Son zamanlarda yazacak pek bir şey bulamıyorum,rutinle öyle sarmalandım ki...Akrep burcunun şu tek başına olmaktan dolayı duyduğu aptal memnuniyetsizliğine kapıldım.Ne de olsa doğada da çift gezer akrepler. Aman biri bitti diğeri başladı durumlarının bana ne kadar zarar verdiğini gördükten sonra artık onu da isteyemez oldum.
İçime sinmeyen olayları ve kişileri sırf yalnız olmamak adına kabullenebilecek biri de değilim.
Biraz kendimle kalıp ne istediğimi kavramaya ihtiyacım var.
Benim gibi birisinin bir yerde beni beklediğini biliyorum,
Nerede, ne zaman ve nasıl olacağını bilemesem de onunla bir gün karşılacağımı da biliyorum,
Sadece tatile odaklanıp etrafımda olup bitenleri gözlemliyorum,
Rezervasyonlar tamam, sağlık da olursa iyi bir tatil beni bekliyor.
Bu sefer bugüne kadarkilerden çok daha özgür bir tatil olacak benim için...
Daha epey vaktim olsa da, tatile kadar olumlu enerjimle baharın ve yazın tadını çıkarmayı planlıyorum,
Güneş hazır bizi iyiden iyiye ısıtmaya başlamışken, zamanımızı iyi değerlendirelim, bol bol anı biriktirelim, aşık olalım, kalplerimizi değecek insanlarla dolduralım, iyi şeyler dileyelim doğadan ve evrenden.
Umudu kaybetmeyelim,
Akışına bırakalım...

P.S
Özellikle bu ara çok ihtiyacım olan bir şeyler var ya, işte onu bir hikayede buldum,
Sizlerin de okumasını isterim,
burayı tıklamanız yeterli.

26 Nisan 2010 Pazartesi

"birisi tatil mi dedi?"


Enerjiyle iyi bir iş ve iyi bir ilişkiyi çağırıyorum...

Aşk adına yazmayacağım demiştim artık doğrudur:)

Kelimelerim var ama henüz onlara değecek insanlar çıkmadı karşıma, çıkacaktır, yakındır ama çıkınca da içimi bloga dökmeyeceğim bu sefer..yenilgilerimden dersler alacağım..

İş yerimdeki negatiflik, karaktersiz insanlar, egodan mamul bedenler o kadar yordu ki beni, en kısa zamanda iyi bir iş bulup buradan gitmek istiyorum.

Yıllık izin tarihim belli oldu, iyi bir iznim var ve ben onu değerlendirmek için bütçeme uygun seçenekler arıyorum bir kaç haftadır.

Arıyorum,tarıyorum,bakınıyorum,soruşturuyorum. Temiz, iyi,uygun fiyatlı apart dairelerden birini seçtim, diğerini de artık nihayet bu akşam seçiyorum.

Bu sene tatile hem ruhen, hem bedenen öyle çok ihtiyacım var ki...

Diyeceksiniz ki tatile kimin ihtiyacı olmaz, evet doğru, hepimiz yıpranıyoruz, her sene daha da yoruluyoruz.Ama bu seneki kadar da yorulmamıştım hiç, kısacık dönemlere bir sürü ilişki sığdırmamıştım, bu kadar çok terk edilmemiştim, bu kadar uyumsuz insanlarla bir arada çalışmamıştım,iş yerinde buradaki gibi ağır bir yükün altına girmemiştim, beklentilerim böylesi yoğun bir hayal kırıklığının altında ezilmemişti..

O nedenle, kumlara uzanıp güneşi kucaklamak, akşam balkonda oturup saatlerce yıldızları izleyip ağustos böceklerinin sesini dinlemek istiyorum.

Gece çıkıp özgürce dolaşıp kumsalda sabahlamak istiyorum.

Gecenin bir yarısı lunaparka gidip dönme dolaba binmek(ki yapmışlığım vardır bunu),içimden geldiği gibi gezmek dolaşmak,yeni yerler keşfetmek,yeni insanlar tanımak istiyorum,yeni heyecanlara bırakmak istiyorum kendimi...

Uzun lafın kısası, tatile odaklandım, varsa yoksa tatil, onca borç harç, biliyorum zor işler, maaşım ne ki?ama yine de hak ettiğim tatili yapmak istiyorum bu sene, kendimi doğanın kollarına bırakmak istiyorum.

şu an ağrıyan başımın,
her hafta yeniden yaşanılan pazartesi sendromunun bir sonu olacak elbet...

19 Nisan 2010 Pazartesi

"günlerin döngüsü"

Pazartesi

İş yerlerinde nohut-pilav günü olma olasılığı yüksek bir gün,
Kimi kadınlar diyete başlamak için takribi 1595.kez söz veriyor,
Kimi erkekler bu sefer aldatmayacağım diyor,
Sigara tiryakileri diyor ki bugünden itibaren bırakacağım şu mereti,
Dersleri iyi olmayan öğrenciler için çalışmaya başlamaya dair iyi bir gün,
Sürekli hata yapanlarımız içinse taze bir başlangıç olabilir,
Umut oyunları oynamak için iyi bir zamanlama,
Sözler vermek için -tutamayacak olsak bile,
Kendinizi kandırmaya başlamak için iyi bir seçim.

Salı - Çarşamba

İş yerlerinde nohut-pilav dışında yine geçen haftalarda gördüğümüz ama daha lezzetli bir şeyler çıkma ihtimali olan günler,
Kadınların diyete kararlılıkla devam ettiği, kalori defterleri elinde dolaştığı günler,
Erkeklerin kendilerini tutabildiği ikinci ve üçüncü gün,
Sigara tiryakilerinin sakızları,şekerleri ve çekirdekleri stokladığı, iradeleri karşısında gizli gizli gülümseyip kendilerine güvendikleri günler,
Öğrenciler için çalışmaya başladıkları, planlar yaptıkları günler,
Sürekli hata yapanlarımızın,artık yaşanılanları tekrar etmeyecekleri konusunda kesin karar verdikleri günler,
Umut oyunlarına devam edilen günler,
Sözleri, arada hatırlayıp unutmamalıyım yapmalıyım ama dur önce şu iş bir bitsin dediğimiz günler,
Kendinizi kandırmaya ufaktan yaklaştığımız günler,

Perşembe

İş yerlerinde ne yediğimizin farkında bile olmadığımız, lokmaları çabuk çabuk yutup işlere devam ettiğimiz gün,
Kadınların diyette kendileri için ufak ödüller vermeye başladıkları, birtane browniden bir şey olmaz dedikleri gün,
Erkeklerin kafam karışık,sorumluluklar ağır geliyor dediği, umursamazlığa doğru yola çıktığı gün,
Sigara tiryakilerinin dayanamıyorum artık bir tane içsem bir şey olmaz canım, ne olacak sadece bir tane dediği ve sigarayı yakıp dumanını özlemle içine çektiği gün,
Öğrenciler için bugün de artık msn başında geçirilsin,kaç gündür çalışıyorum yeter! dedikleri gün,
Sürekli hata yapanlarımız için daha geçen hafta yapılan salaklıkların bile unutularak zihnin resetlendiği gün,
Umut oyunlarının artık sıkmaya başladığı, gerçeklerin görüldüğü gün,
Sözlerin yapılış tarihlerini bırakın, kime ve ne için söz verildiğinin bile unutulduğu gün,
Kendinizi kandırmanın fayda etmeyeceğini anladığımız gün.

Cuma

İş yerlerinde yemeğin bahsinin geçtiği, son çalışma günü olanlar için mutlulukla her şeyin iyi gideceğinine inanılan gün,
Kadınların, amaan bugün cuma, bugün kendime izin veririm diyerek, iskender ve diyet kola ikilisini vicdan azabı duymadan tükettiği gün,
Erkeklerin; sözüm ona erkek erkeğe takılma muhabbetlerini şiddetle istediği, sadakatini ve saygısını bi yerlerde unuttuğu ama nerede unuttuğunu hatırlayamadığı gün ve gece,
Sigara tiryakilerinin bugün cuma bunu şerefine yak bir kaç tane daha dedikleri gün,
Öğrenciler için, çalışmayı tamamen unuttukları, çalışmak bana göre değil, haftasonu dershaneyi kırsak da nereye gitsek mı dedikleri gün,
Geçmiş hatalarımızı unuttuğumuz gibi, geleceğe dair aptal hayaller kurmaya başlayıp yine resetlenen beynimize umutlar yüklediğimiz ve aslında uçurumun kıyısında olduğumuzu görmeden yine de adım atmaya devam ettiğimiz gün,
Umut oyunlarınu cumanın şerefine devam ettirdiğimiz,cumartesiye taşıdığımız gün..
Sözler hala akılda ama şimdi yarın cumartesi hallederiz denilen gün,
Kendinizi kandırdığımız ve cumanın rehavetiyle gerçekleri fark etmediğimiz en çıplak gün.

Cumartesi
İş yerini hatta iş kavramını dahi unuttuğumuz gün,
Kadınların sevgilileriyle romantik bir gün geçirme hayaliyle yanıp tutuştuğu,nasıl diyet iyi gidiyor bak, sence de süzüldüm mü diye erkekleri bayıltan sorular yönelttikleri gün,
Erkeklerin uyandıkları odayı hatırlayamadıkları gün,
Sigara tiryakilerinin ipin ucunu kaçırıp yeniden sigaraya başladıkları gün,
Öğrenciler için okulun hatırlanmadığı gün,
Sürekli hata yapanlar için, yine hatanın tam da göbek deliğinde ikamet ettiklerini düşündükleri gün,
Umut oyunlarının bir işe yaramadığını anladığımız gün,
Sözler.. onlar da neydi, ben söz mü vermiştim?
Kendinizi kandırdığımızın kafamıza dank ettiği gün,

Pazar
Yarın iş var diyerek kendimize zehir ettiğimiz gün,
Kadınların cumartesi günü neyin var senin dedikleri sevgililerinin cuma gecesi yediği haltı öğrendikleri,aptal yerine konduklarını düşünerek kimbilir kaçıncı kez kendilerini gözyaşları içinde bu da mı? diyerek nutellaya verdikleri gün,
Erkeklerin, ne yapalım bu sefer de olmadı, ben ıssız adamım aslında benim karakterimde bu var dediği,çıkıp sahile gezdiği dolaştığı,arkadaşlarıyla halı saha maçına gittiği gün,
Sigara tiryakilerinin yarın yeniden bırakacağım bu sefer olacak dediği gün,
Öğrencilerin ödevlerle başbaşa kaldığı ve son gün olduğu için hiç bir şeyi yetiştiremedikleri gün,
Ben yine hata yaptım, nasıl yaparım bunu yine mi ya?Allah da beni kahretsin dediğimiz gün,
Umut oyunları da neymiş,her şey sahte şu hayatta diyerek dibe çekildiğimiz, zaten pazardan nefret ederim dediğimiz gün,
Sözleri hatırladıkça gerçekleştiremediğimiz ve vakit de kalmadığı için pişman olduğumuz,
Kendimizi kandırdığımız için tüm bu döngüden nefret ettiğimiz gün.


ve yine Pazartesi
İş yerlerinde nohut-pilav günü olma olasılığı yüksek bir gün,
Kimi kadınlar diyete başlamak için takribi 1595.kez söz veriyor,
Kimi erkekler bu sefer aldatmayacağım diyor,
Sigara tiryakileri diyor ki bugünden itibaren bırakacağım şu mereti,
Dersleri iyi olmayan öğrenciler için çalışmaya başlamaya dair iyi bir gün,
Sürekli hata yapanlarımız içinse taze bir başlangıç olabilir,
Umut oyunları oynamak için iyi bir başlangıç,
Sözler vermek için -tutamayacak olsak bile,
Kendinizi kandırmaya başlamak için iyi bir seçim........



Kendi üslubumla günleri anlatmaya çalıştığım bu yazımı okuyan kadınlar kendileriyle alay ettiğimi düşünecek,

Erkekler hepimiz böyle değiliz ne alakası var diyecek,

Öğrencilerin arasından çok başarılılar çıkıp ben düzenli çalışırım herkesi bir tutmayın diyecek,

Verilen sözler, umutlar,ertelenen bir yığın duygu,olay,kişi...

Bugün pazartesi,

Sen, bu aptal döngüye hala devam etmek istiyor musun?

İstesen de istemesen de devam edeceğini söylemek isterim,

Keyfinizi kaçırmak gibi olmasın ama, bunlar sadece çok temel bir kaç örnekti bir kaç alandan ve bir kaç insandan,

Özü de aslında bu kadar basit,

Bunların hiç biri hayat değil aslında,

Bunlar sadece boğuştuklarımız, gözlemlediklerimiz, üzüldüklerimiz, sürekli yerimizde saydıklarımız,

Bayatlayan, içimize fenalıklar getiren,bizi nefes almaktan soğutan bir sürü olay...

Geri kalan her şey "hayat" işte...

Özünde basit ama derinde basit olmayan, iyi, güzel, rutine sarılmamış ne varsa, değişik olan, ilgimizi çeken, bize iyi gelen, kendimizi iyi hissettiren, belki 1 dakikalık bir an ya da bir günlük...

Asıl hayat bu yazılan tüm rutinlerin dışındaki,

Her zaman farklı hissetmeniz ve hep onları yaşamanız dileğiyle,

İyi haftalar...

13 Nisan 2010 Salı

"gidiyorum"


Tik tak tik tak tik tak...
Akıp gidiyor zaman,
Koşmuyorum artık biliyorum ki yetişemiyorum,
Her şeyin bir zamanı var, doğrusu, olması gerekeni,
Fazla zorlamıyorum,
Bir şeyler karıştırıyorum,
Hayatı alıyorum avucuma
Bakınıyorum, tartıyorum, ölçüp biçiyorum,
İstiyorum, ona doğru yürüyorum,
Bazen koşuyorum,
Konuşuyorum,
Kokluyorum, dokunuyorum...
Ne yapıyorum bilmiyorum, iyi mi kötü mü?
Ya batabileceğim kadar dibe batacağım ya da çok mutlu olacağım,
Kimine göre yanlış kimine göre doğru,
Bıraktım kendimi rüzgarına,bir ufacık umut uğruna..
Öyle akıyor günler,
Konuşanlar var,hepsine kulaklarım tıkalı,
Her konuda bir fikirleri var onların,aptal fikir fabrikaları...
Yolum var önümde beni bekleyen uzun upuzun,
Yazasım yok, yazacak vaktim yok,
İşlerim o kadar yoğun ki kendimi unutuyorum bazen bir yerlerde,
Bekliyorum alsınlar beni evime götürsünler,
Kimse gelmiyor,unutuluyorum,alışıyorum.
İş yerimden nefret etsem de, gerçekten iyi bir iş bulana kadar burada olacağımı da biliyorum,
Mesleğimle ilgili, kendimle ilgili, her şeyle ilgili sorularım var; cevaplarım yok,
Çok olumlu gelişmelerim var, hayret ettiğim,
Bir yandan da olumsuzluklara bakıyorum öylece,
Tepki verecek halim kalmamış ama hala güleçim,
İçimdeki hep aynı çocuk, heyecanımı yitirmedim,
Özgürlüğe attığım kocaman adımlar var,
Yanımda hiç bir şey götürmüyorum sadece pembe gözlüklerim..
Sonun ya da sonumun ne olacağını bilmiyorum.
Öylece gidiyorum...

9 Nisan 2010 Cuma

"Bu aralar..."


Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.


Ataol Behramoğlu

4 Nisan 2010 Pazar

"bıraktım"



Üzüldüm evet,
Ama hiç bir detay anlatmayacağım artık, yorgunum çünkü,kendimle kalacağım,ne istediğime karar vereceğim, görünmez bir duvar öreceğim etrafıma ve içten olmayan kimseyi yaklaştırmayacağım.
Öyle planlar yaparak da kendimi kandırdığımın farkındaydım bakmayın siz,
Ama bu aralar yazıya tutunuyorum,arkadaşım oldu yazmak.
Mesela dün akşam, öylece sessiz ağlıyordum, bir şeyler yazmaya başladım bloga, durmadım baktım ki kısa bir hikaye olmuş, masal gibi...güvendiğim birine okuttum çok beğendi, "değerlendirsene" dedi.
Ama yayınlamak istemedim, kopyalansın istemedim.
Hatta kısa film çekmek isteyen ve senaryo arayan bir arkadaşıma mı versem diye düşündüm.
Onun gibi daha neler neler birikiyor.
İçimde ne varsa aktarıyorum sayfalara...
Üzüldüm evet yine, ama bir bir içimden çıkıp gidiyor hepsi.
artık tek kelime yok aşkla ilgili.
ama dostların da dediği gibi yaşam aşkıyla, doğa aşkıyla,binbir güzellikteki aşkla ilgili yazacak çok şeyim var.
Tüm mutluluk oyunlarıma rağmen bu ara gözlerim sürekli dolsa da, biliyorum ki bu kişisel değil genele karşı bir serzeniş.
Boktan,çürümüş düzene, garip insanlara, dalkavuklara, kalp dolandırıcılarına sesleniş.
Kendimi dinleyeceğim bir süre, etrafıma bakınacağım,aramayacağım hiç bir şey, ne aşk, ne meşk, ne mutluluk...
Gelecekse gelsin, ne gelecekse.
İyi olan herşeyi karşılarım.
Ben ipin ucunu bıraktım...

3 Nisan 2010 Cumartesi

"hayal kırıklığı vol.9.999 "


Ben kimim?

Fiziksel özelliklerimi bir tarafa bırakın benim, içime bakın, taa ruhuma doğru..derinden, şöyle iyice kavrayarak, görmek için bakın, tartın, anlamaya çalışın...
İnceleyin beni, araştırın, detaylarıma takılın, ölçün ,değiştirmeye çalışmadan hayatınızın içine katın...
Kimim ben?
Ruhumu görmek isteyen, sesimi duymak isteyen var mı?
Rengarenk dünyamda neler olup bittiğini az çok takip eden, yazılarımı okuyan,sizler..
Beni merak ettiniz mi hiç?
Neye benziyorum?
Bu kadar hayal kırıklığı yaşamış biri neye benzer?
Kağıda resmetmeye kalksanız, beni nasıl çizersiniz?
Şu an içinde bulunduğunuz durumu, mekanı, detayları nasıl çizersiniz?
Bazen resmetmek iyidir, kusmaya benzer...İçinizdeki tüm hazmedemediklerinizi dökersiniz ortaya, rahatlarsınız, ya da şarkı söylersiniz, çiçek ekersiniz, yürüyüş yaparsınız, boncuk dizersiniz, yazı yazarsınız...
Bir şekilde içinizde olan biteni atarsınız dışarı, rahatlarsınız...
Bugün, kocaman bir hayalkırıklığını resmetmek isterim duvara,
İnsan ilişkileri adına, aşk adına, içtenlik adına siyah, boğucu ve iğrenç bir resim çizmek isterim.
Etrafında çirkin böcekler olsun mesela,(ama onlara da haksızlık etmeyelim,böceklerin bile yeryüzüne gönderilmesinin bir amacı var değil mi?)
Uzun lafın kısası bugün burada bir karar aldım ben, ful yaprakları,
Artık "Aşk" adına bir daha bir şeyler yazmak istemiyorum...
Bitmiştir,aşk adına ne varsa, yazıya dökülmeyecek bundan sonra...
Sabrıma ve sukûnetime hayran olanlar,bilirler ve görürler ki onca hayalkırıklığının ardından ben her seferinde "yeniden" başlarım...
çünkü ben ful yapraklarıyım...
benim dünyam rengarenktir,
düşüncelerim ışıl ışıl içtenlik yüklüdür,
ve ruhum bana sadace "kalbiyle" bakanlara görünür...

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!