Fotoğrafım
Türkiye
Bir zamanlar ful yaprakları adında bir çiçek kız vardı.Saçları tuhaftı.Bir tutamı domates kırmızısı,perçemleri havuç rengi,kalanlarsa ahududu şerbeti gibi kızıldı.Pembe gözlükleriyle dünyayı ve insanları koşulsuz sevmeye kararlıydı ama gerçekleri görmesi zaman almadı.Canını yakanlardan kurtulmayı denedi, doğrulup toparlandı,gözyaşlarını sildi ve aynaya baktı. Gülümseyerek kendine bir söz verdi.Çiçek kızın hayattaki serüveni her daim taptaze ve rengarenk olacaktı... İletişim : fulyapraklari@hotmail.com

değer verenler

3 Aralık 2008 Çarşamba

"Farkındalık"

Anadolunun ücra köyünde bir kız çocuğu.
Okula gitmek için, ilk zil zamanından saatler öncesi ayakta,
Kulağında ezan sesi, uykulu gözlerle bakıyor doğacak olan yeni güne.
Bir şeyler yiyecek vakti yok, elindeki çantada yenmeyi bekleyen 2 dilim ekmek,
Soğukta yola çıkıyor, saatlerce yürüyor, karlar diz boyu,
Bata çıka, bata çıka, düşe kalka, düşe kalka...
Nihayet okula geliyor saatler sonra, yorgun ama şikayetsiz.
Biliyor ki çelimsiz bacakları her geçen gün güçlenecek,
Bir harf için, bir kelime için,
Damlayan okul çatısı, yakacağı olmayan okul sobası, ayağını buz kestiren siyah lastik ayakkabılarına rağmen...
Pür dikkat,
Öğretmenini dinliyor,
Elinde bir kalem, kirlenmiş eski bir defter,
Bir yerlerde daha iyi imkanların olduğunun farkında değil,
Yazmaya çabalıyor, öğrenmeye, okumak için kitaplar bulacağı bir okulda öğretmen olmak için belki de...
Okumak ve hayatını kurtarmak için...


Şehirde bir genç kız,
Radyodaki en sevdiği sabah programının başlangıcına kurulmuş saati,
Bezginlikle kalkıyor çalan müziğin kendisini ayıltacağını umarak,
İçeriden sesler geliyor,
Üzerine giyinip hazırlanan kahvaltı masasına yöneliyor,
Bir yandan elinde cep telefonu, uyurken gelen mesajlarını okuyor,
Sofrada annesi, babası, kardeşi...
Kısa bir sohbetin ardından okul servisinin kornasıyla kalkıyor masadan,
Ceketini alıyor, ipod'un kulaklığını kulağına takıyor, telefonunu cebine koyuyor,
Akşam çıkışta yüzmeye gideceğini söylüyor annesine, yemeğe beklemeyin diyor,
Servisine biniyor,
25 dakika sonra okulunda,
Sıcacık okuluna giriş yapıyor,
Tıpkı bi iş merkezi gibi burası,
Her yer parlak, dekoratif, iyi döşenmiş, sıcak...
Kapıdaki güvenliği selamlıyor,
Arkadaşlarıyla dün gece gittikleri filmin tartışmasını yaparlarken ders zili çalıyor,
O, aklında bir sürü soruyla derse giriyor,
Karşısında iyi giyimli, güleryüzlü bir öğretmen,
Anlatıyor...
Elinde bir şey yok, önünde şık bir kalın kapaklı telli defter,
Bir yerlerde daha kötü imkanların olduğunun farkında değil,
Kulağında hala müzik...
Zihninde ninni...
Uyumuyor ama dinlemiyor da.
Şehirde,
Bir yerlerde,
Bazıları...

3 yorum:

moroccom dedi ki...

güzel karşılaştırma. farkında olmalı evet.

Array! dedi ki...

Köylüyü bilmiyorum ama şehirli bu durumdan haberdardır tabiki. Fakat, insan elindekini yitirmeden asla değerini anlamaz ya mesele o aslında değil mi?

Bu arada etkileyici bir kaşılaştırma olmuş. İkisini aynı anda okuyunca daha bir yüzüme çarptı sanki..

Ful yaprakları dedi ki...

evet gerçekten de ellerindekilerin değerinin ne kadar büyük olduğunun farkına varmaları gerekiyor ve ellerinde değere dair bir şey olmayanlar el uzatmaları...

EMEĞE SAYGI

Internet-Gazete-Dergi ve her türlü basılı yayın için geçerlidir : Yazılarımdan ismim ve adresim link gösterilmek suretiyle alıntı yapılabilir. İzinsiz emek hırsızlığı durumunda hakkımı "hukuki çerçevede" sonuna kadar arayacağıma emin olabilirsiniz.Emeğe saygı gösterdiğiniz için teşekkürler!